Haber

CHP’li Vekillerden İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Kiraya Verilmesine Tepki: “Siz Önce Ekilen Alanlardaki Çiftçinin Ürününe Sahip Çıkın”

(ANKARA) – CHP’li milletvekilleri, mülkiyeti gerçek ve tüzel kişilere ait ve üst üste iki yıl süreyle işlenmeyen tarım arazilerinin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından kiraya verilmesine yönelik düzenlemeye tepki gösterdi. CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu “Türk çiftçisi üretmez hale gelmişken bu topraklar kime kiralanacak?” diye sorarken, CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz da “Eken çiftçiye sahip çıkmayan iktidar, ekilmeyen tarım arazilerinin derdine düştü. Siz önce ekilen alanlardaki çiftçinin ürününe sahip çıkın” ifadesini kullandı.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi ve CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, Tarım ve Orman Bakanlığınca hazırlanan ve bugünkü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelik hükümlerini eleştirdi. “Bu yönetmeliği imza atanlar, ülkemizde neler yaşandığını inanın bilmiyorlar. Öncelikle şu soruya cevap vermeleri lazım; neden bu topraklar ekip biçilmiyor, neden bu topraklarda üretim yapılmıyor veya neden üretim yapılamıyor?” sorusunu yönelten Bakırlıoğlu, şöyle devam etti:

“Türkiye’nin hemen her yerinde Manisa’da, Bursa’da, Balıkesir’de bütün üreticilerin malları mahsulleri dalda kaldı. Domates, karpuz, kavun bunların hepsi tarlada kaldı. Üretenler tamamen zarar etmiş durumda. Buğday, mısır hasadı yapıldı. Üreticilerimiz zararına, 3-4 sene önceki mallarını satmak zorunda kaldılar. Önümüzde pamuk ve zeytin hasadı var.  Benzer sıkıntılar bu ürünlerde de söz konusu. Yani zeytinin bile dalda kalması söz konusu… Tarım böylesine kaotik ortamdayken, üretici artık ‘ben üretmeyeceğim’ derken; Tarım Bakanlığı’nın bu yönetmeliği hakikaten de şaşılası bir durum.

Öyle ki bu sene Manisa bölgesinde, Türkiye’nin her yerinde icarla yani kirayla toprak işleyen üreticilerimizin tamamı iflas etti. Üreticilerimizle konuşuyoruz, borçlarını nasıl ödeyeceklerini bilemiyorlar. Traktörlerini, kendilerine ait tarlalarını, evlerini satmaktan bahsediyorlar. ‘İflas ettik’ diyorlar. İnsanlar mallarını kamyonlardan sokaklara döküyor. Ülke tarımında böyle bir manzara varken; Tarım ve Orman Bakanlığı bir yönetmelik yayımlıyor ve ‘biz bu kullanılmayan tarım arazilerini icara vereceğiz’ diyor. Peki kime icara verecekler? Türk çiftçisi üretimden uzaklaşmışken, üretemez hale gelmişken; bu toprakları kime icara verecekler? Şüphesiz ki Türk çiftçisi bu toprakları icarlayamayacak. Peki kime verecekler? Yurt dışındaki çiftçiler mi gelecek bu ülkedeki toprakları işleyecek?  Türkiye’deki çiftçiler kendi topraklarında ürettikleri halde zarar ederken, iflas ederken, üretemez hale gelmişken nasıl kiralayacak bu yerleri? Bu soruların bir yanıtı var mı? Yapılması gereken şey bellidir. Burada bakanlık şayet bu tarım arazilerinin gerçekten boş kalmasından endişe ediyorsa; o zaman yapılması gereken şey bellidir. Öncelikle desteklemelerin arttırılması lazım, çiftçinin maliyetinin azaltılması ve çiftçinin borçlarının yapılandırılması lazım. Bunlar yapılmadığı sürece Türk çiftçisinin ayağa kalkması, üretmesi imkansızdır.”

CHP’li Durmaz: Çiftçiler eylem yaparken, Tarım Bakanlığı maalesef uyuyor

CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz da yaptığı yazılı açıklamada, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın öncelikle ekilen alanları desteklemesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Eken çiftçiye sahip çıkmayan iktidar, ekilmeyen tarım arazilerinin derdine düştü. Siz önce ekilen alanlardaki çiftçinin ürününe sahip çıkın. Girdi maliyetlerine çiftçiyi ezdirmeyin. Ürettiği ürününe sahip çıkın. Bakın ekilmeyen alan kalıyor mu? Kendi tarlasını çiftçi ekemezken, kiraya alan nasıl ekecek? Çiftçiyi toprağa küstürdünüz, gün geçtikçe ekilmeyen alan artmaya başladı, şimdi böyle bir karar alıyorsunuz. Bir komisyon kurulacaksa, bu öncelikli olarak eken çiftçinin sorunlarını, maliyetlerini tespit eden, ürün planlaması yapan, denetleyen ve fiyat araştırma komisyonu olmalı. Tarla da çiftçinin 5 TL ye satamadığı ürünü tüketici markette 25-30 TL’ye almamalı. Sayın Bakan tarlaya gitsin, hale uğrasın, sebze meyve fiyatlarını öğrensin, markete manava gidip tüketiciye kaça satıldığına baksın. Ahıra, ağıla, çiftliğe, mezbahaneye gitsin, kesim fiyatlarını öğrensin, markete kasaba uğrasın, vatandaşlarımızın eti kaça tükettiğine baksın. Ahıra, çiftliğe gitsin, süt fiyatlarını öğrensin, markette sütün, peynir çeşitlerinin, yoğurdun, tereyağının kaça satıldığına baksın. Ülke genelinde ve ilimizde süt fiyatları düştü, ama ne hikmetse raflarda hiçbir ürünün fiyatı düşmedi. Çiftçinin hangi girdi maliyetinde düşüş oldu ki, et kesim ve çiğ süt fiyatlarında düşüş yaşandı. Mazot fiyatı mı düştü, yem fiyatı mı düştü, bağ-kur primimi düştü, çiftçinin hangi gideri düştü? Karpuz üreticisi zarar etti, patates üreticisi zarar etti, domates, biber, patlıcan üreticisi zarar etti. Süt üreticisi dertli dertli, küçükbaş hayvanı olan üretici kara kara düşünüyor. Çiftçi bu haldeyken, seslerini duyurmak için basın açıklaması yapıp traktörleriyle eylem yaparken Tarım Bakanlığı ne yapıyor, maalesef uyuyor.”

“Mısırda çiftçinin zarar edeceği bir fiyat açıklanmamalıdır”

Mısır fiyatları açıklanırken çiftçilerin maaliyetlerinin göz önünde bulundurularak kar edebileceği bir fiyat belirlenmesi gerektiğini ifade eden Durmaz, “Mısır hasadı yakında ilimiz Tokat’ta da başlayacak. Geçen sene Toprak Mahsulleri Ofisi 6 TL fiyat açıklamıştı, çiftçi 5 TL’den mısırını sattı. Adana ve Konya Borsasında mısır fiyatı şuan 7-8 TL aralığında değişiyor. Mısır fiyatları açıklanırken mutlaka çiftçinin girdi maliyeti günümüz rakamlarından şeffaf olarak hesaplanmalı, çiftçinin zarar edeceği bir fiyat açıklanmamalıdır. Ziraat odalarının görüşleri, maliyet hesapları, fiyat önerileri dikkate alınmalıdır. Ülkemizin tarımsal üretiminde yaşanan sorunlara somut çözümler bulunmadan bunlara her geçen gün yenileri eklenmektedir. Tarım ve gıda alanında yaşanan sorunlar bellidir, çözüm önerileri de bellidir. Sorunların çözülmesi için üretimden, üreticiden yana, emekten yana politikaların beklenmeden yaşama geçirilmesi bir zorunluluktur. Tarımsal girdi maliyetlerinin yüksekliği, ürününü maliyetine bile satamaması karşısında zamanında ve yeterince destek verilmemesi nedeniyle de çiftçi toprağa küsmektedir. Üreticinin maliyetine bile satamaması, tüketicinin pahalı gıda ürünlerine erişmeye çalışması son yıllarda ülkemizin değişmeyen sorunları haline gelmiştir. Gerçek üretim maliyetleri üzerinden çiftçi karı ve refah payını içeren alım fiyatları açıklanmamaktadır. Alım garantisi verilmemektedir. Yeterli alım yapılmamaktadır. Yerli ve yabancı piyasalarda oluşan yüksek fiyat farkına rağmen çiftçiye fark ödemesi yapılmamaktadır” şeklinde konuştu.

“Kredi faizleri çiftçi lehine değildir”

Çiftçilere verilen kredilerin iyileştirilmesi gerektiğini kaydeden Durmaz, “Küçük aile işletmeleri üretmek için özel ve kamu bankalarına, tarım kredi kooperatiflerine, özel sektöre borçlanmak zorunda kalmaktadır. Kredi faizleri çiftçi lehine değildir, çiftçi borçları sürekli artmaktadır. Temel bitkisel ve hayvansal ürünlerde kendimize yeterli olmadığımız günümüzde üreticilerin kısa vadeli borcu sürekli artmaktadır. Çiftçinin kamu ve özel bankalara ve şahıslara olan toplam borcu 850 milyar TL’yi aşmıştır. 2.230.000 tapu üzerine ipotek konulmuştur. Sosyal Güvenlik Kurum verilerine göre 2012 yılında 1.056.000 olan aktif sigortalı çiftçi sayısı bugün 460.260’a gerilemiştir. Gayrisafi Yurt İçi Hasıla 2021 yılında yüzde 11 artarken tarım sektörü yüzde 2,2, 2023 yılında yüzde 4,5 artarken tarım sektörü yüzde 0,2 küçülmüştür. TÜİK Nisan 2024 verilerine göre yüzde 68.5 gıda enflasyonu ile AB ve OECD ülkeleri arasında birinci, Dünyada üçüncü sıradayız. Bugün ülkemizde üretici de tüketici de mutsuzdur ve önünü görememektedir. En son tasarruf yapılacak sektör tarım sektörü, en son tasarruf edilecek bütçe de Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesi olmalıdır” ifadelerini kullandı.

“Ülkemizde acilen ‘Tarımsal Üretim Seferberliği’ ilan edilmeli”

Durmaz, şöyle devam etti:

“Ülkemizde acilen ‘Tarımsal Üretim Seferberliği’ ilan edilmeli, girdi maliyetleri düşürülmeli, ucuz kredi olanakları oluşturulmalıdır. 2024 yılı tarımsal destekler mazot, gübre ve yem bitkisi gibi alan bazlı desteklerin birim miktarları yükseltilmeli ve yılsonuna kadar ödenmelidir. Çiftçinin kullandığı mazot’ta ÖTV ve KDV kaldırılmalıdır. Özellikle temel ürünlerde gerçek maliyetlere göre önceden alım fiyatı açıklanmalı, alım garantisi verilmeli, sezon sonu piyasada beklentinin altında satılan ürünlerin fark ödemesi yapılmalıdır. Hayvansal üretim bitkisel üretimden ayrı düşünülmemeli, yem maliyetleri düşürülmelidir. Süt-yem paritesi 1/1.5 olarak uygulanmalıdır. 2024 yılı Nisan ayından itibaren, süt primlerinin örgüt üzerinden yapılmasına bakılmaksızın tüm çiftçiler için çiğ süt desteği litre başına 1 liraya çıkarılmalıdır. Ulusal Süt Konseyi Nisan ayında süt fiyatını 14.65 TL olarak açıklamıştır, ama ne yazık ki çiftçi çiğ sütü bu fiyata satamamıştır. Şu an çiftçilerden 12 TL civarında alınmaktadır. Birlikler ve kooperatifler üzerinden toplanan çiğ süt miktar sınırlaması olmadan Ulusal Süt Konseyinin açıkladığı fiyattan alınmalıdır. Kamu sulama yatırımları ve arazi toplulaştırma hizmetleri gecikmeden bitirilmelidir. Geçen yıla göre iki üç katına çıkan tarımsal sulama bedellerine yüzde 50 devlet teşviki sağlanmalıdır. Güçlü kooperatifçilik üretici ve tüketici boyutunda desteklenmeli, gıda tedarik zincirinin tüm aşamaları halkın yararına mutlaka yeniden düzenlenmelidir. Çiftçilerimize hak ettiği değer verilmeli, çiftçilerimizin morali yükseltilmeli ve kamu yönetimine olan güveni tazelenmelidir.”

Kaynak: ANKA / Güncel

karakocanhaber.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort